Arkasından ağıtlar yaktığımız sevgililer, şiirlere, şarkılara dökülmüş beddualar, hep gidene söylenen acı sözler, ne varsa ayrılığa dair gidene söylenmiştir. İnsanın aklına Nasrettin Hoca’nın fıkrası geliyor. Hırsızın hiç mi suçu yok?
Kalan da Giden Kadar Suçludur!
Veryansın ederiz ya bırakıp gidene, ne vefasızlığı kalır, ne nankörlüğü, söylenir dururuz peşi sıra. Canımızın acısından belki ağzımızdan çıkan kelama bakmıyoruzdur. Ne dediğimizin farkında değilizdir. Belki de gerçekten tek suçlu onu görürüz. Oysa, kalan da giden kadar suçlu değil midir? Bir aşk bittiyse, bu tek tarafın üstüne yüklenebilir mi?
Saçını süpürge etmiştir kadın, erkek ne yaptıysa yaranamamıştır. Kadir kıymet bilmez eski sevgili, arkasına bile bakmadan yürüyüp gitmiştir. Allah onu nasıl biliyorsa öyle yapsın, değil mi? Yapsın yapmasına ama bir kere de dönüp kendimize baksak, biraz da kendimizi eleştirsek olmaz mı? Hepimiz kadı kızı mıyız?
Zaten toplum olarak biraz alınganızdır. Eleştiriye hiç gelemeyiz. En ufak sözde kavga edebilir, en basit cümlede silaha sarılabiliriz. Her şeyi tam ve doğru yaptığımıza inanır, bizden iyisinin Şam’da kayısı olduğunu düşünürüz. En büyük çelişkimiz ise şudur; bir toplum hem kendini bu kadar sevip, aynı zamanda kendinden bu kadar nasıl nefret edebilir? Yüzleşmek en zor yaptığımız, hatta mecbur kalmazsak asla yapmayacağımız bir harekettir. En iyi kendimizden kaçmayı beceririz ama bizden gidenlerin neden gittiklerini hiç düşünmeyiz. Sonuç odaklıyız, nedenleri bizi ilgilendirmez. Genetiğimizde de bu düşünce biçimi ve davranış şekli kayıtlı olduğundan, ilişkilere bakışımız da duruma uygun oluyor elbette!
İnsan sevdiğinin gidişine anlam veremediğinde, sorunun karşı tarafta olduğuna emindir. Elinizden geleni yapmış, onu yere göğe koyamamış, başınızın üstünde taşımış, bir dediğini iki etmemiş olabilirsiniz. Kışın üşümesin, yazın terlemesin, aç kalmasın diye hep onu düşünmüş olma ihtimaliniz de yüksektir. Bu durumda sevgiliden çok annesine benzediğinizi far ettiniz mi?
İlgisizlik, ihanet ve daha yazabileceğim pek çok sebep ilişkilerin bitmesini sağlar. Siz kusursuz bir aşıktınız, bir kadının verebileceği her şeyi ona verdiniz ama tatminsiz adam yetinmedi. Belki de suçunuz Bayan Mükemmel olmaktı. Karşınızda Bay Mükemmel yoksa, sizi taşımak da pek kolay olmasa gerek.
İlişkimizin bitişinde suçun bir kısmını da kendimiz üstlenebiliyorsak ne ala, yok kabahati hep karşıda buluyorsak, oturup biraz daha düşünmekte fayda vardır. Her zaman vermek, üstüne titremek, fazla çabalamak, üstünüze düşmeyeni de yapmak, ilişkinize faydadan çok zarar getirebilir. İyi niyetle yaptığınız bazı hareketler, siz farkında olmasanız da, sevgilinizi ezip geçmenize neden olabilir. Bence bir düşünün! Kalan da giden kadar suçludur…
1 yorum:
Bu çok güzel bir yazı, harika bir paylaşımdı. Şiir düşürdü aklıma, ilham verdi... Teşekkürler dokunuşunuz için.
Yorum Gönder