26 Kasım 2009 Perşembe
Kurban Bayramı
17 Kasım 2009 Salı
Panço&Süveter
9 Kasım 2009 Pazartesi
Kalan da Giden Kadar Suçludur!
Arkasından ağıtlar yaktığımız sevgililer, şiirlere, şarkılara dökülmüş beddualar, hep gidene söylenen acı sözler, ne varsa ayrılığa dair gidene söylenmiştir. İnsanın aklına Nasrettin Hoca’nın fıkrası geliyor. Hırsızın hiç mi suçu yok?
Kalan da Giden Kadar Suçludur!
Veryansın ederiz ya bırakıp gidene, ne vefasızlığı kalır, ne nankörlüğü, söylenir dururuz peşi sıra. Canımızın acısından belki ağzımızdan çıkan kelama bakmıyoruzdur. Ne dediğimizin farkında değilizdir. Belki de gerçekten tek suçlu onu görürüz. Oysa, kalan da giden kadar suçlu değil midir? Bir aşk bittiyse, bu tek tarafın üstüne yüklenebilir mi?
Saçını süpürge etmiştir kadın, erkek ne yaptıysa yaranamamıştır. Kadir kıymet bilmez eski sevgili, arkasına bile bakmadan yürüyüp gitmiştir. Allah onu nasıl biliyorsa öyle yapsın, değil mi? Yapsın yapmasına ama bir kere de dönüp kendimize baksak, biraz da kendimizi eleştirsek olmaz mı? Hepimiz kadı kızı mıyız?
Zaten toplum olarak biraz alınganızdır. Eleştiriye hiç gelemeyiz. En ufak sözde kavga edebilir, en basit cümlede silaha sarılabiliriz. Her şeyi tam ve doğru yaptığımıza inanır, bizden iyisinin Şam’da kayısı olduğunu düşünürüz. En büyük çelişkimiz ise şudur; bir toplum hem kendini bu kadar sevip, aynı zamanda kendinden bu kadar nasıl nefret edebilir? Yüzleşmek en zor yaptığımız, hatta mecbur kalmazsak asla yapmayacağımız bir harekettir. En iyi kendimizden kaçmayı beceririz ama bizden gidenlerin neden gittiklerini hiç düşünmeyiz. Sonuç odaklıyız, nedenleri bizi ilgilendirmez. Genetiğimizde de bu düşünce biçimi ve davranış şekli kayıtlı olduğundan, ilişkilere bakışımız da duruma uygun oluyor elbette!
İnsan sevdiğinin gidişine anlam veremediğinde, sorunun karşı tarafta olduğuna emindir. Elinizden geleni yapmış, onu yere göğe koyamamış, başınızın üstünde taşımış, bir dediğini iki etmemiş olabilirsiniz. Kışın üşümesin, yazın terlemesin, aç kalmasın diye hep onu düşünmüş olma ihtimaliniz de yüksektir. Bu durumda sevgiliden çok annesine benzediğinizi far ettiniz mi?
İlgisizlik, ihanet ve daha yazabileceğim pek çok sebep ilişkilerin bitmesini sağlar. Siz kusursuz bir aşıktınız, bir kadının verebileceği her şeyi ona verdiniz ama tatminsiz adam yetinmedi. Belki de suçunuz Bayan Mükemmel olmaktı. Karşınızda Bay Mükemmel yoksa, sizi taşımak da pek kolay olmasa gerek.
İlişkimizin bitişinde suçun bir kısmını da kendimiz üstlenebiliyorsak ne ala, yok kabahati hep karşıda buluyorsak, oturup biraz daha düşünmekte fayda vardır. Her zaman vermek, üstüne titremek, fazla çabalamak, üstünüze düşmeyeni de yapmak, ilişkinize faydadan çok zarar getirebilir. İyi niyetle yaptığınız bazı hareketler, siz farkında olmasanız da, sevgilinizi ezip geçmenize neden olabilir. Bence bir düşünün! Kalan da giden kadar suçludur…
Mariposa'nın Mimi...
- Sevgili Moriposa beni mimlemiş:))
- İlk defa bir mimi cevaplarken zorlanmadım:))Teşekkürler hayatım.
- 1.Dolabını açtığında hangi renkler fazla?
- Dolabımı açtığımda her renkten bir şey bulabilirsiniz:))
- 2.Alışverişe gittiğinde hangi mağazaya uğramazsan olmaz?
- Ayakkabı ve iç çamaşırı mağazalarına:))
- 3.Kendini rahat hissettiğin giyim tarzı?
- Spor giyim tarzı.
- 4.Kesinlikle sexy diyebileceğin şeyler?
- Uzun bir elbise de derin yırtmaç ve tamamen dantel çamaşır.
- 5.Asla giymem dediğin kıyafetler
- Ben de kocaman puantiyeli modelleri giymem,bir de büyük çiceklerle bezenmiş kıyafetleri.
- 6.Fiyatı gereği ulaşılması zor olan markalardan beğendiğin?
- Bugüne kadar olmadı,çok olmas abile bir kaç tane alırım.
- 7.En fazla yatırım yaptığın sektör?
- İç çamaşırı,ayakkabı ve çantası,parfüm
- 8.Kitap film spor hangisini diğerlerine göre daha fazla yapıyorsun?
- Galiba film,sonra kitap:)
- 9.Dışardayken yemek yemeyi en çok tercih ettiğin yerler?
- Mac Donalds ve balık restorantları
- ZİYARETİME GELEN ARKADAŞLARI MİMLİYORUM.
7 Kasım 2009 Cumartesi
?????????????????
3 Kasım 2009 Salı
Suç ve ceza
Üç kadın arkadaş bir kaza sonucu aynı anda hayatlarını kaybedip cennete giderler. Cennetin kapısında onları karşılayan melek: "Sizin burada uymanız gereken tek bir kural var: ördeklere dikkat edin sakın üstlerine basmayın" der. Sonra kapı açılır üç kadın cennete girerler. Gerçekten de etraf ördek doludur. Üstlerine basmamak adeta imkansızdır. Dikkat etmesine rağmen kadınlardan biri kazayla bir ördeğin üstüne basar. Hemen bir melek belirir. Yanında son derece çirkin bir adam vardır. Kadını kolundan adama kelepçeler ve "Ördeğin üstüne basmanın cezası olarak sonsuza kadar bu çirkin adama kelepçeli olarak yaşayacaksın" der. İkinci gün kadınlardan biri yine kazayla bir ördeğin üstüne basar ve melek anında yanında çok çirkin bir adamla gelip onları kadına ceza olarak birbirlerine kelepçeler. Üçüncü kadının gözü bu olaylardan çok korkar. Diğerlerinin akıbetine uğramamak ve sonsuza kadar çirkin bir adama kelepçelenip yaşamamak için her attığı adıma çok dikkat etmeye başlar. Aradan aylar geçer ve hiçbir ördeğin üstüne basmaz. Derken bir gün bir melek belirir. Bu kez yanında boylu poslu inanılmaz derecede yakışıklı bir adam vardır. Melek hiçbir şey söylemeden yakışıklı adamla kadını kelepçeler ve yine birşey söylemeden çeker gider. Kadın mutluluktan uçmaktadır. O güne kadar gördüğü en yakışıklı adamla kelepçelenmiştir. Adama döner ve: "Ben acaba ne yaptım da sonsuza kadar senin gibi yakışıklı bir adamla birlikte olmayı hak ettim?" diye sorar. Adam suratı asık bir şekilde cevap verir: "Vallahi seni bilmem ama ben az önce bir ördeğin üstüne bastım."